KÖKLERDEN

 

Prof. Dr. Georgi Amıçba

 

Kolhid ve Abhaz Halkının kökeni ve etnik tarihi ile ilk olarak eski yunan ve latin yazarları ilgilenmeye başlamışlardır.

 

Ortaçağda Abhazlar´ın etnolojisi ile ilgili düşüncelerini bir çok gezgin ve bilim adamı (A. Lamberti, Evliya çelebi, V. Bagrationi v.s.) açıklamıştır.

 

Kafkasya ve Abhaz halkı aslının belirlenmesi, özellikle 20. yy.'da hızlandırılmış araştırmaların konusu olmuştur. Bu araştırmaların birinci aşamasında bilim adamları öncelikli olarak etnoloji ile değil, bu halkın anayurtları ile ilgili araştırmaları sürdürmüşlerdir.

 

Kafkasya halkının aslı ve geçmişinin, tarih biliminde zor problemler bölümüne girdiği herkes tarafından bilinmektedir. Bunların araştırılması, arkeoloji, antropoloji, etnoloji, folklör, dil bilgisi, yazılı kaynaklar verilerinden yola çıkarak, sosyal bilimler ve diğer uzmanların katılımı ile gerçekleştirilmesi gerekmektedir.

 

Zamanımızın önde gelen Abhaz bilim adamları aşağıda belirtilen düşünceyi paylaşmaktadırlar: Bölgenin bilinen en eski yerli halkı, Hititler ve Küçük Asya´nın Kuzeydoğu bölgelerinden gelen kabilelerin (kaşklar ve abeşler) uzun süren etnik birleşme süreci neticesinde, Abhaz etniği M.Ö. 3.-2. binyıllarda Kafkasya´nın Karadeniz kıyılarında, yani günümüz Abhazya sınırlarında oluşmuştur.

 

Abhaz etniğinin birleşme sürecinin başlangıç aşaması, Dolmen kültürünün gelişme zamanına rastlayan, erken tunç çağı ile orta tunç çağı sonu (3.-2. bin.) olarak kabul edilmektedir. Abhaz-Adıg etnik ortamında kısmen ilk sırada oluşan Nart edebiyatı ve bazı folklör eserlerinin ilk çeşitliliklerinin (varyasyonlarının) oluşmasını uzmanlar yaklaşık olarak bu periyoda bağlamaktadırlar.

 

Başka bir deyişle, Abhazlar ve onlara yakın olan Adıg kabileleri, Abhazya dahil olmak üzere, Doğu Karadeniz eski yerleşikleridirler; uzun zaman içerisinde bu yerde etnik toplum oluşturmuşlardır.

 

Abhazların bu yöredeki köklü yerleşikliğinin kabul edilmesi, onların etnik ve kültür tecridi (izolesi) anlamına gelmez, tam tersine bu, Abhazların diğer Batı Kafkas ve komşu bölgelerdeki halklar ile asırlarça süren yakın ve farklı ilişkilere girmelerine sebep olmuştur… Abhazların yerleşim birimleri (komünler) arası, kabileler arası ilişkileri Bakır Çağı ve Erken Tunç Devri’nde gözlenmekte, Tunç Devri’nin Dolmen Kültürü zamanında ise, Abhaz Halkının Kuzey Kafkasya merkez bölgesi halkı, Ön Kafkasya ve Güney Kafkasya kabileleri ile ilişkileri daha belirginleşmektedir.

 

Uzmanların düşüncelerine göre, toplanan arkeolojik malzemeler Abhazya’ya eski zamanlardan itibaren sürekli göçün olduğunu onaylamaktadır, bu da bölgede yaşayan halkın geleneklerinin muhafaza edilmesini sağlamıştır; antropojen kültürün bu tür sonsuz ve sağlam gelişme zinciri, eski ve orta çağlarda buradaki halkın tamamen değişmesi ile ilgili düşünceleri kökünden çürütmektedir.

 

Benzeri türden arkeolojik malzemelerden, dolmen tipinin defnedilmesi esas önem kazanmaktadır. Bakır ve Tunç Çağları’na dahil edilen megalitik kültürün, bu tür değerli eserlerinin yoğunlaşma halkası, Abhaz-Adıg kabilelerinin yaşadıkları tarihi alan ile aynıdır. Diğer Kafkas halklarından farklı olarak, Abhaz ve Adıglar’ın tüm dolmen zamanlarında atalarına ait mezarlarına sahip çıktıkları ve bunlara büyük saygı gösterdikleri oldukça belirgindir. Arkeologlar ayrıca, Dolmen Kültürü’ndeki cenaze merasimi ile Abhazlar’ın yakın geçmişte olan ve kısmen günümüzdeki din anlayışı ve geleneklerinde ortak noktaların fazla olduğuna dikkat çekmektedirler. Yaklaşık dört bin yıl sürecinde burada olağanüstü benzerlik ile aynı cenaze kültü merasimleri gözlenir.

 

Genel Kolhid kültür miraslarından, özellikle tunç çağından itibaren Abhazya sınırlarında bazı yerel özellikleri tespit edilmeye başlanmıştır. İleride bu kendine has maddi kültür, Abhaz atalarının etnik bireyselliğinden kaynaklandığı varsayımı ile daha belirgin hale gelmiştir.

 

Arkeolojik malzemelerden, erken antik ve geç antik Abhazya’daki genel halkın, Abhaz-Adıg kökenli etnik yerleşim birimleri (komünler) oluşturdukları da görülmektedir. Ancak geç antik dönemde Güney Abhazya’ya Mingrel asıllı kabileler gelmeye başlamıştır. Benzeri göçler müteakip zamanlarda da gözlenmiştir, fakat bu tür olaylar geç antik ve orta antik Abhazya’sının demografik durumuna hiçbir önemli değişiklik getirmemiştir. Bu durumu, tarihi Apsilya’daki Tsabal Bölgesi ve diğer bölgelerin arkeolojik malzemeleri onaylamaktadır. Bu arkeolojik temellere dayanarak, arkeologlar, Yeniçağ 1.-7. yy. Tsabal Apsilleri’nin, Abhazya kıyılarında yaşayan halk ile genetik açıdan aynı olduklarını teyid etmektedirler. Ayrıca Tsabal maddi kültürü, Yeni Çağ 1. binyılındaki tüm Abhaz yerel kültürü ile organik olarak sıkı bağlantılar içerisindedir.

 

Bu şekilde, arkeolojik melzemeler, Abhazya sınırlarında Dolmen Çağı’ndan itibaren farklı zamanlarda yapılan eserlerin ve Yeni Çağ’ın birinci asırlarında ve müteakip yüzyıllarda yapılan diğer taş eserlerin, sahipleri arasında doğal etnik bağın mevcudiyetini kanıtlayan, maddi kültür formlarının geçişini ve sürekliliğini gözleme imkanı vermektedirler. Dolayısı ile, 4000 yıllık zaman içerisinde Abhazya sınırlarında, halkın etnik içeriğinde önemli değişiklik meydana gelmemiştir. Bu tür çürütülemeyen arkeolojik gerçekler ile, Abhaz halkı atalarının kökeni ile ilgili ve Abhazya halkında yakın geçmişte belirgin etnik değişikliklerin meydana gelmesi ile ilgili farklı varsayımlar (hipotezler) gösterenler ile hesaplaşmak zorunda kalacağız.

 

Arkeolojik malzemelerin yanısıra, Abhazya’da Abhazlar’ın doğrudan veya dolaylı olarak köklü yerleşikliğini belirten farklı zamanlara ait birçok yazılı kaynak mevcuttur. Bununla ilgili olarak antik çağdan başlayarak (Sirakuzalı Nimfodor M.Ö. 4. yy., Rodos’lu Apolon M.Ö. 3. yy., Şam’lı Nikolay M.Ö. ? yy., Eliah Claudius 2. yy. Yeni Çağ) 19. yy´a kadar (Jan de Luka, Evliya Çelebi, Arkanjelo, Lamberti, Vahuşti Bagrationi v.s.) Kolhid’de, daha sonra ise Abhazya’da, bilimsel literatürde „hafif“ olarak tanımlanan kabirlerin belirginleştiğini belirtmek çok önemlidir.

 

Araçtırmacılar (Dirmit Gulya, G. Çursin, Şalva İnal-ipa, Zurab Ançabadze v.s.) haklı olarak, sözkonusu merasimi eski Kolhid’de ve Ortaçağ Abhazya’sında 2000 yıl süresince yerleşmesinin, bu merasimin Kolhid’de yerleşmiş olan Abhaz halkının atalarına ait olduğunu kanıtlamaktadır.

 

Diğer kaynaklar ile birlikte, yerleşim yerleri isimleri, coğrafik tanımlar, çok belirgin ve net bir şekilde Abhazya sınırlarında sadece Abazalar’ın yerleşik olduklarını kanıtlamaktadır. Abhaz-Adıg dil biliminin, Abhazya ve Doğu Karadeniz Bölgesi’nde olağanüstü bir şekilde muhafaza edildiği tespit edilmiştir.

 

Abhazya sınırlarında bulunan büyük nehirlerin, su alanlarının ve ormanların isimleri genelde Abhaz-Adıg dilleri yapı öğelerinin yardımı ile açıklama bulmaktadırlar.

 

Abhaz halkının manevi kültürünün ayrılmaz bir parçası zengin folklörüdür. Bilim adamları, Abhazlar´ın bazı sözlü halk sanat eserlerinin, buna dahil Nart Destanı’nın v.b., ilk şekillerinde abhaz etniğinin oluştuğu sürecin bitiminden sonra, hemen başlayan Tunç Devri’nde oluştuğu düşüncesinde birleşmişlerdir.

 

Aynı zamanda, ilk sırada masal türüne ait olan ve feodal çağın ayrı aşamalarına ait izleri üzerinde taşıyan, farklı folklorik eserler de mevcuttur.

 

Halkımızın bazı eserlerindeki konular, Abhazlar’ın eski zamanlardan beri asılları ile ilgili araştırmalar yaptıklarını kanıtlamaktadır. Bu gereksinimlerin giderilmesi amacı ile, Abhaz etnolojisinin farklı folklör çeşitlilikleri (varyasyonlar) oluşturulmuştur.

 

Fazla ayrıntılara girmeden, sözkonusu durumda kısaca iki durumu belirtmek isteriz. Birincisi; Abhaz folklör eserleri, Abhazlar´ın tarihi yurtları olarak Abhazya ile ilgili, aynı zamanda komşu ve kendilerine yakın diğer halklar ile ilgili belirli bilgiler içermektedir. İkincisi; Abhazya tarihi ve doğal eserleri ile ilgili bizde yerleşen halk masalları kesinlikle Abhazlar’a özeldir. Diğer halkların temsilcilerinin folklöründe ise, bu tür „memoratif“ verilere rastlanmamaktadır. Abhaz halkının etnik tarihi incelenmesinde benzeri folklör gerçeklerini gözden kaçırmamak gerekmektedir.

 

Bazı bilim adamlarının, sosyo-politik konuları işleyen yazarların ve gazetecilerin, Abhazya halkının eski zamanlardan beri poli-etnik olduğuna ve sakinlerinin çoğu Gürcü (Kartvel kabileleri) olduklarına dair görüşleri hiçbir gerçek (reel) veri ile doğrulanamamaktadır. Aynı zamanda, kendileri binlerce yıl boyunca Abhazlar’ın kendi ezeli sınırlarında kendi etnik ve kültürel-ekonomik toplumunda yaşadıklarını teyid etmektedirler. Ne Orta Çağda, ne de daha önceden bu yerlerde diğer halklar – ne Yunanlılar, ne Rumlar, ne Bizanslılar, ne Türkler, ne Ermeniler, ne Gürcüler, ne de Ruslar yerleşik değildirler.

 

Abhaz tarihinde etnik felaket, 19. yy. ikinci yarısında meydana gelmiştir. Yerleşik Abhaz halkının kitlesel olarak Türkiye ve Yakın Doğu’nun diğer ülkelerine olan göçü ve bunları takip eden göç ve bölgenin planlı kolonizasyonu neticesinde, Abhazya etnik haritası aniden değişmiştir. Sovyetler Birliği döneminde ise, nüfusun mekanik (doğal olmayan) olarak artışını sağlamak amacı ile, Batı Gürcistan bölgelerindeki halkın Abhazya’ya toplu göçü sağlanmıştır. Abhazya’da doğal olarak Ermeni ve Rus nüfusu da artmıştır. Bütün bunlardan sonra, bir zamanların çok sayılı halkı – Abhazların, burada diğer halkların sayısında birkaç otohtonik etnik parçalara dağıtılmış olarak temsil edilmeleri gayet doğaldır.

 

Kaynak: Çerkes Dünyası YAZ 98 sayı 2